Elektronik Müziğin Tarihi - (İlk Yıllar)
Müzik kültüründe ki en son buluşlardan biri 1960 larda ilk elektronik
klavyenin doğuşuyla hayat buldu. Borulu elektronik enstrümanlar bunlar
içinde ilk önce belirip, yaygın olarak kullanılmaya başlandı.(Voxes,
Hammonds, Farsifas) Bunları elektrikle amplifike edilmiş piyanolar
izledi (Wurlitzer, Fender Rhodes, Clavinet) ve tabii ki Melllotron (
öncü deneme cihazlarından biri) Beatles (in the ""Strawberry Fields
Forever"" intro), King Crimson, and Moody Blues gibi gruplar tarafından
bunların içinde en sık kullanılanıydı. Elektronik olarak üretilmiş
müzik, sound olarak ötekilerden ayırdedilebilmesine rağmen tam olarak
‘electronica’ olarak tanımlanamıyordu. Akustik, elektronik ve bas
gitarla birlikte canlı davulun da yapılan müziklerde baskın öğeler
olması bu müziğin Elektro Akustik müzik olarak sınıflandırılmasına
sebep oldu.
İlk elektronik ve elektro akustik müziğin öncülerinden biri Jean Michel
Jarre idi. Jarre 1968 de, Paris te ki GRM Müzik Araştırma Grubuna
katılarak elektro-klasik müziği incelemeye başladı. 1971 de bestelediği
bale ,Opera De Paris te sahnelendi. Bu elektro-akustik müziğin halkla
ilk buluşmasıydı. Jarre daha sonra çıkardığı diğer bir başarılı albüm
ve bestelediği film müziklerinden sonra Paris te inanılmaz bir
performans sergiledi. Bu çok özel şovu yaklaşık bir milyon kişi izledi
ve Jarre lazerler,animasyonlu ışıklandırmalar ve dev bir ses sistemiyle
bu şovu görsel bir şölene çevirdi. Jarre nin kulladığı bu elementler
daha sonra günümüz rave partilerinin, pop konserlerinin ve nihayetinde
house kültürünün vazgeçilmez birer parçası haline geldiler.
1964 te Robert Moog ilk analog sentezleyicilerden birini piyasalara
sürdü-The Moog Synth. Bu buluş teknolojiyi daha kolay kullanılabilir ,
kitlelere ulaşabilir hale getirdi ve 70 lerin sonunda, 80 lerin başında
yeni bir müzik soundu olan ‘electronica’ yı doğurdu.
Electronica, elektronik enstrümanlar kullanılarak yaratılan ve
elekronik soundun baskın olduğu bir müzik türü olarak tanımlanabilir.
Aynı zamanda yapısındaki melodik, harmonik dans ritimleri ve bas
çizgileriyle de karakterize edilebilir. Electronica tutkunları bile
Progressive, Synthpop, Techno, House, Acid Jazz / Fusion, Trance, Drum
and Bass, Jungle, Industrial, Dance gibi tarz ayrımlarını yapmakta çoğu
zaman zorlanırlar. Bunun sebebi her müzisyenin ciddilik, derinlik,
liriksel ya da enstrümantal içerik gibi kıstaslara dayanarak kendine
has bir tarz ortaya çıkarmasıdır.
The Human League, Depeche Mode, Eurythmics, Pet Shop Boys, Alphaville,
Erasure, ve Duran Duran ve de bu tarzda ki diğer bir çok ünlü grup ve
sanatçıyı, synthpop( sentez-pop) un yada daha bilindik adıyla New Wave
in adı altında anmak mümkün. Synthpop genellikle güçlü lirik ve
melodik/harmonik yapıda bir müzik türü olarak bilinir. İlgi şarkıcının
üzerindedir ve şarkıcı grubun ve şarkıların içeriğini yansıtacak imajı
sunar. Şarkı sözleri genellikle hafiftir, derinlere inmez buna rağmen
zaman zaman çok duygusal,ciddi, karanlık hatta politik temaları
olabilir.
Techno enstümantel bir müzik dalıdır ama bazen filmlerden,
televizyondan,radyodan ya da diğer sanatçıların çalışmalarından
lirikler alınarak, vokallerle zenginleştirilir. 808 State, Fluke,
Orbital, Crystal Method, ve Chemical Brothers techno katagorisi altına
düşen gruplar arasında yer almaktadır. Synthpop ve Techno nun Avrupa da
doğmuş müzik türleri olduğu düşünülmektedir. İlk köklerinin Germany's
Kraftwerk isimli elekronik tarzda bir grup tarafından atılıp,
Parliament Funkadelic, Inner City, ve Grandmaster Flash gibi Amerikalı
sanatçıların rehberliğinde Hip-hop ve Rap tarzının ilk kalıntılarıyla
birlikte geliştirilerek bugüne getirildiği düşünülür.
Hip-hop ve Rap in Avrupa Techno müziğiye sentezlenmesi sonucu Amerikan
House müziği ortaya çıkar. House 70 lerin topluluk ruhu üzerine
kurulmuş, ve yine 70 lerin rock, disco izlerini, jazz ve
rhythm&blues dokunuşlarını taşıyan bir müzik türüdür. Bu yüzden
Fusion ve Acid Jazz, House müziğin sub-katagorileri altında yer
almaktadır. Towa Tei, Dee-Lite, ve The Chemical Brothers house müziğin
ünlü isimlerindendir.
Tekrar, elektronik müziğin sınırları içerisinde gidip gelen ve tam
olarak tarzını söylemenin mümkün olmadığı gruplar bulunabilir. The
Chemical Brothers son albümünde ki house- techno mixleri ve de önceki
albümlerinde ki trance- drumm&bass karışımlarıyla şüphesiz bu
duruma en iyi örnek olarak gösterilebilecek isimlerden biridir. The
Prodigy de önce ki çalışmalarında gözlemlenebilecek drum&bass-
trance geçişleri ve yer yer jungle etkileriyle bu tezi kanıtlayan diğer
bir grup olarak anılabilir.
--------------------------------------------------------------
tribal house
Afrikan etnik müziğinden esinlenmiş dans müziğidir.Ritmler belirli bir
merkezde seyrederken araya zaman zaman synth girer.Çalınırken funky
(funky house) parçalara da yer verilebilir
Türkiyede dj Tarkan, dünyada ise Steve Lawler bana göre en iyi tribal house djlerindendir.
----------------------------
House
adını frankie knuckles’ın chicago’da ilk mixlerini yaptığı “the
warehouse” adlı gece klübünden alan house, dip bas’lar ve 4/4 (ölçü)
vuruşluk samplelardan oluşur. akıcı, kulağa hoş gelen,düzenli ve
elektronik müzik dinleyen kitlenin çoğunluğu tarafından benimsenen bir
çizgiye sahiptir. bu özellik o*nu gece kulüplerinin vazgeçilmez
tarzları arasına katmıştır. plastikman, armand van helden, sven vath,
josh wink ve daha birçok isim bu tarzın gelişiminde pay sahibi
olmuştur. .
----------------------------
happy hardcore
gabber’i daha pozitif versiyonu olarak değerlendirilen happy hardcore,
dinleyicide çeşitli -değişik- duyguların açığa çıkmasını sağlayan hızlı
bir dal olarak bilinir.
------------------
drum'n bass
drum&bass‘in jump-up ve intelligent gibi birçok türü(ucu) olmasına
rağmen gövdeden (main genre drum’n bass) ayrılmadıkları bir kesin bir
çizgi vardır...tabi ki derin güç. drum vuruşlarının dip
bas(sub-bass)lar süslendiği ve dakikada 160 vuruşluk bir tempoya sahip
olan drum’n bass, 90’lı yılların başında büyük britanya’da çok önemli
gelişmeler kaydederek elektronik müzik’in temel dalları arasındaki
sarsılmaz yerini yaratmıştır. omni trio, photek, squarepusher akla ilk
gelen isimlerdir.
------------------------------
dub
yoğun olarak ses efektlerine yer veren dub, enstürmantal reggae olarak
da bilinir. dub, adını lee scratch perry, bill laswell ve king tubby
ile duyurmuştur.
-------------------
Chillout müzik tarzları
1990’ların başları ve ortalarına doğru, zamanın elektronik müzik
producerları tarafından üretilen, yavaş tempolu ve hafif müziğe
verilmiş olan genel isim…
İsimlerinde “chillout” ismi geçen albümler ilk olarak 90’ların
ortalarına doğru yayınlanmaya başlanmıştı. Bu “chillout” ismi altında
yayınlanan müzik, “downtempo” ve “trip hop” tan ayrı bi tarzdı. Fakat,
bu diğer türlerle beraber de çalınabiliyodu. Sonuçta genel “sound” u
belli olan, hafif tempolu bu tür zamanın ilerlemesi ile git gide daha
çok kendi karakteristik özelliklerini kazanmaya başladı. 2000’lerin
başlarında artık chillout müzik kendi içinde dallara ayrılan genel bi
tarz görüntüsü almıştı. Bu kendi içinde yeni türemiş olan tarzlarların
en önemlileri “Chill-house” , “Nu-jazz” ve “Lounge” olarak
adlandırılabilir..
Bunların yanı sıra Chillout, içinde ayrıca “trance” , “ambient” ve
“Idm*” (intelligent dance music) türlerinin bazı etkilerini
gösteriyordu. “Balearic beat” denen, chillout tan farklı, başlı başına
bir tür olarak kabul edilen bu türün ise, bütün özelliklerini içinde
bulunduruyodu. (“Balearic Beat” ismi henüz chillout ortada yokken, Soul
to Soul , Enigma gibi grupların yaptığı müziğe verilen tarzın ismi. Bu
gün artık pek fazla kullanılmasa da hala kabul gören bir tarz olarak
yerini koruyor.)
Chillout genelde rahatlatıcı, hafif tonlardan oluşan (veya çoğu zaman
alıntı yapıldığı türler kadar sert olmayan ) bir müzik türüdür. “hard
style” , “deep” veya “ hipnotik ritimler “ le çalınmaya uygun bi tarz
değildir.
Dünyanın hemen hemen her yerinde Chillout, gerek crowd u, gerek
mekanları ile kendine has bir tarz yaratmıştır. Chillout müziğin bir
tarza dönüşmesinde Ingiltere’nin kuşkusuz büyük payı olmuştur. Seneler
boyunca Londra’nın ünlü klübü Ministry Of Sound, Ibizia ve başka
yerlerde chillout eventlerin organizasyonlarını yapmış, MOS Chillout
Sessions adlı albümler hazırlamıştır. Ayrıca bu güne kadar başka label
lar altından çıkan “chillout” veya “chill” kelimelerinin geçtiği
yüzlerce albüm yayınlanmıştır. Bu gün “CHILLOUT” türü, dünyanın her
yerinde otoriteler tarafından kabul edilen bir tarz olmuştur. Ayrıca
Ingiltere BBC Radio1 ve Pete Tong’un yardımları sayesinde, bu tarzın
gelişimine büyük katkılarda bulunmuş bi çok isim ortaya çıkmıştır. Pete
Tong’un yardımlarıyla orataya çıkan en önemli 4 isim : Mr Scuff, Tim
Love Lee, Lemon Jelly, Ewan Pearson .
Bunların haricinde söylenebilicek başka iki isim de : Chris Coco , ve Rob da Bank
Chillout türünün bu güne gelmesinin en önemli sebeplerinden olan DJ’leri şöyle sıralayabilirim.
Mixmaster Morris, Pete Lawrence, Jose Padilla.
-PETE LAWRENCE-
Müzik konusunda bi jazz bateristi olan babasının yolunu takip eden
Lawrence, 80’lerde Cooking Vinyl plak label ını açana kadar çeşitli
gruplarda performans sergiledi.
1993 senesinde tembel bir Pazar sabahı Lawrence, Big Chill festivali
için ortaya bir fikir atar. Ve sonrasında zamanının en sükse yapan
festivallerinden biri olan Big Chill için Katrina Larkin ile ortaklaşa
çalışmaya başlar.
Son 10 sene içinde Lawrence Big Chill için 8 tane mix albüm yapıp
yayınlamış, chillout un yayılmasında en önemli rollerden birini oynamış
olan “On Magazine” e editörlük yapmış, Brezilyadan Avustralya ya,
Japonya’dan Siberya’ya kadar dünyanın çeşitli yerlerinde ve 1996’da
“Yakutsk” da ilk batılı dj ünvanını kazanarak Dj lik yapmıştır. Pete
Lawrence’ın müziğine ilham olan tarzlar, Folk tan Funk a kadar uzanan
Klasik müzikten World Music e uzanan, arada electronica ve ambient
türlerinden de nasibini alan geniş bir yelpaze oluşturur.
1996’da Global Headz’den çıkan ilk albümü “Eyelid Movies” bugün
koleksiyon parçası olmuş, Mixmag dergisinde ayın albümü seçilmiş,
Melody Maker tarafından “gün doğumunu kafanızın içinde yaşatan bir
albüm” olarak nitelendirilmiştir. 1997’de ise “Pipedreams” ile devam
etmiş, 1999 da Big Chill organizatörlerinden olan Tom Middleton ile
çalışarak “Enchanted 01” , yaz compilation ı olan “ Beach” , “Enchanted
02” (iki albümün de yayın tarihi 2000), “Glisten” (2001 Eylül), “The
Big Chill Loves You” (Temmuz 2002) ve en son “iChill” (2003 yazı)
albümlerini yayınlamıştır. 2004’te de Universal Records, Big Chill
markasına 10. yıl hediyesi olarak “Big Chill Classics” adlı toplama bi
albüm yapmıştır. 2006’da yeni bir Big Chill albümü daha çıkması
bekleniyor.
-BIG CHILL-
Pete Lawrence ve Katrina Larkin tarafından 1994’te yapılmaya başlanan
Big Chill, ufak bir organizasyondan, bugün herkes tarafından saygı
duyulan bir festivale dönüşmüştür. Başlangıçta “Islington's Union
Chapel” de, Pazar günleri tüm gün boyunca süren bir event olarak
başlar. Bir sonraki sene Black Mountains on the Welsh eteklerinde açık
hava partisine dönüşünce 700 kişiye ulaşan bi crowd yakalar. Big Chill,
1998 senesinde 'The Enchanted Garden' (büyülü bahçe) olarak bilinen
Dorset’s Larmer Tree Gardens’a taşınır. Bu mekan değişikliğinden sonra
da önündeki 5 sene boyunce en yaratıcı yeni eventlerden biri ünvanını
kazanır. Bir zamanlar bir kaç yüz kişiden oluşan crowd, artık 5000
kişiyi geçmeye başlar.
2001 senesinde bir kereye mahsus olarak Dorset te, Lulworth Şatosunda
yapılan organizasyondan sonra Big Chill, Herefordshire - Malvern Hills
deki Castle Deer Park’a taşınır. Gitgide artan izleyici sayısı artık
27.000’lere ulaşmıştır.
Big Chill bugüne kadar 2000’den fazla Dj i ağırlamış ve bu gün
Goldfrapp, Talvin Singh, Amy Winehouse, Gotan Project, Hexstatic,
Röyksopp, Zero 7, Lemon Jelly, Kinobe gibi isimleri bünyesinde
barındıran, izleyici sayısının 30.000’i geçtiği bir organizasyona
dönüşmüştür.
Şu an Big Chill ismine ait olan kendi plak labelı ve dünyanın çeşitli
yerlerinde yapılan diğer partilere sağladığı büyük desteklerle, Big
Chill bütün dünyada chill out u yaymaya devam etmektedir…
-MIXMASTER MORRIS-
Morris Gould, Dj lik hayatına 1982’de Londra “Kings College” da organik
kimya öğrenciliği yaptığı sıralarda başladı. O dönem çaldığı tarzlar
daha çok “indie” ve “Punk”dı. Morris dans müziği çalmıyordu hatta çoğu
zaman çaldığı müziğin aksine daha yeni, ilginç “sound” lar yakalamaya
çalışıyordu. Çaldığı setler, tarzında yaşadığı bu transformasyonun
şahitliğini yapıyolardı. Rock müzikle büyümüş ordan da Batı müziği ile
alakası olmayan “Sun Ra”, “Captain Beefheart” , “Miles Davis” gibi
isimlerin temsil ettiği “Head Music” denen tarza geçiş yapmıştı.
Bu olaylardan kısa bi süre öncesinde Morris, Terry Riley ve Robert
Fripp ‘ i örnek alarak, “Copycat tape loop echo machine” aletiyle,
kendi looplarını hazırlıyıp, çoktan “tek kişilik elektronik show” unu
sunmaya başlamıştı bile. Kısa zamanda Londra’nın korsan radyoları
arasında yerini buldu ve “Matt Black” , “Jonatan More” gibi isimlerin
de Dj lik yaptığı “Network21” denen radyo ile anlaştı. “Mixmaster
Morris” lakabı kendisine burada verildi… Morris bu gün artık, onlarca
radyo istasyonunda yayınlar yapmış, Derrick May ‘den Future Sound Of
London ‘ a kadar bir çok ismi konuk etmiş bir kariyere sahiptir.
Okulu bitirdikten sonra bir kaç sene değişik işlerde çalışıp aynı
zamanda Dj liğe devam etmiştir. 1985’te (Şu an bu isme sahip olan
grupla alakası olmadan) Rythm Method olarak anılmaya başladı. 1987’de
Des de Moor’la tanıştı ve bundan sonra olaylar ardı arkasına gelişmeye
başladı. İkili 1988’de türünün ilk örneği olan “Madhouse” adlı live
techno festivalini düzenledi. Meat Beat Manifesto turunu düzenledikten
ve “I want to” single ını yayınladıktan sonra Morris ortaklıktan
ayrıldı. 1989’da hem müzikal hem felsefi açıdan farklı bir yol izlemeye
başladı. Faturalarını ödeyebilmek için UK’ı dolaşan “The Shamen’s
Synergy” tour a katıldı.
Aralarda fırsat buldukça Londra ya dönüp underground partilerde,
chillout room larda dj lik yapıyodu. 1990’da “The Orb” dan Alex
Patterson’ ın kurduğu “White Room” u aldı. Mixmaster Morris için tipik
bir set iyi bir canlı performans ve zaman zaman 12 saate kadar uzayan
setler demekti. Morris, organizatörlerinden biri olduğu “Telephatic
Fish” adlı Londra’nın ilk Ambient underground partisinde, Aphex Twin
ile eşi benzeri olmayan bir 16 saatlik set çıkardı.
1992’de, bu gün bile hala gelmiş geçmiş en iyi ambient albümlerden biri
kabul edilen “Flying High” adlı albümü çıkardı. Sonrasında “The
Undergorund EP” , Pete Nalmook ile beraber “Dreamfish” , bazı toplama
albümlerde yayınlanan parçalar , The Shamen , Barbarella , Rising High
Collective, Higher Intelligence Agency, Aural Expansion, Transform ve
Coldcut gibi isimlere remixler yaptı.
Morris 1994’te Global Chillage albümünü yayınladı. Flying High ,
(tavanı akan) Rising High ‘ ın felaket stüdyosunda aylar süren
çalışmalar sonucu tamamlanmıştı. Global Chillage ise evinde kendi
bilgisayarı ile 2 hafta süren bir çalışma sonunda bitmişti. Evinde
bilgisayarıyla çalışmayı bundan sonra kendisine adet edindi ve
stüdyolardan uzaklaştı. Kendisi ve bilgisayarıyla neler yapabileceğini
denemeye başladı.
Global Chillage, Morris ‘in hayatının festivaller ve turlarla geçen 2
senesini yansıtır. Heryerde chillout ve ambient in “cheerleader” lığını
yapmış ve mesajını vermeyi de iyi becermiştir. Love Parade’lerde,
Glastonbury Festivallerinde ve yine Almanya ve Ingiltere’de diğer
sayısız partilerde yer almış, “live arena” da “hypodrone rock” tarzı
müzikler çalarak adeta bariyerleri yıkmıştır. Hala bu experimental
havasını devam ettirmektedir.
Kendi müziğinin yanında IDM tarzı çalışmalar yapan biçok kişinin
çıkışlarında büyük yardımları olmuştur. (Aphex Twin, Pete Namlook,
Black Dog, Mu-Ziq, Spacetime Continuum, Global Communication…)
-JOSE PADILLA- ve -CAFE DEL MAR-
José Padilla, Café Del Mar’ın ünlü Dj i dir. Yıllardan beri Cafe Del
Mar’da çaldığı müzik ve yayınladığı “Cafe Del Mar” albümleriyle
Chillout müziğin yayılmasında en büyük pay sahibi olan kişi olarak
kabul edilir. Çoğu yerde Chillout’un “Spitual Father” ı olarak geçer..
O, Barselona’nın dışlarında Gerona’da Fakir bi inşaat işçisinin çocuğu
olarak dünyaya geldi. Gençlik çağlarında İngiliz kızlarını kovalamak
amaçlı Barcelona’ya gece alemlerine gidip gelmeye başlayınca Dj lik ten
büyülenmeye başladı. 1975’te sorumluluklardan kaçmak için ibiza’ya
kaçtı ve oraya yerleşti. Kariyerine ilk olarak garsonluk yaparak
başladı. Sonradan Dj’liğe geçişi ve seneler boyunca çalışmalarının
sonucu 1991 de Cafe Del Mar ın resident dj i “Jose Padilla” oldu.
1994’te “React” label ından, ilk Cafe Del Mar albümünü yayınladı...
Meşhur seri şu an 12. sayısına ulaşmış, ayrıca bunun yanında bir çok
değişik isimli albümler yayınlanmıştır. Şu sıralar, mekanın kendi adını
taşıyan ayrıca bi plak şirketi de bulunmaktadır.
1998’e kadar her ne kadar Padilla’ nın şarkıları, yaptığı toplama
albümlerde yer aldıysada, ilk kendi albümünü (Souvenir) 1998’de Mercury
Records’dan çıkardı. CD nin yapımında Paco Fernandez, Lenny Ibizzare
gibi diğer chillout producerları ile çalıştı. 2001’de 2. albümü olan
“Navigator” ı yayınladı.
Padilla bugün hala Cafe Del Mar’ın resident lığını yapmakla beraber,
aynı zamanda dünyanın heryerinde sahne alıyor. Ayrıca Cafe Del Mar
serileri ile alakası olmayan “Bella Musica” isimli yeni bi seri
yayınlamaya başladı.
Café del Mar :
Ibiza – San Antonio’da bulunmaktadır. Turistlerin yaz boyu o meşhur
“sunset at the cafe del mar” gurusunu yaratmış olan Jose Padilla’nın
müziği eşliğinde gün batımını seyretmek için deliler gibi akın ettiği
yerdir. İlk olarak “Ramon Gurial” , “Carlos Andrea” ve “Jose Les”
tarafından 1978’de “The sunset Bar” olarak açılmıştır.
Tarzının ambient, chillout, easy listening olduğu mekan kendi CD lerini
yayınlamaktadır. Dünya çapında bu güne kadar 9 milyondan fazla albüm
satılmıştır. 2005 yazında denizin önüne kurulmuş büyük bir stage ile
Cafe Del Mar 25 th yıl dönümünü kutlamıştır. Partide yine CD lerinde
parçaları yayınlanan “Tom Oliver” , “Paco Fernandez” La Caina” gibi dj
lere yer verilmiştir.
------------------------------------
goa trance
vuruşların ve melodilerin kenetlenmiş -birbirinin eksiğini
kapatırcasına-şekilde birbirini takip ettiği goa, trance’in en çok
dinlenen kolu olarak bilinir. spicelab.
-------------------
disco & clubbin
Avrupa ve Amerika'da yetmişlerin ortalarında popüler olmaya başlayan
disco sözcüğü günümüzde yerini club kelimesiyle değiştirdi. Bu isim
değişikliği teknolojinin gelişimiyle farklılık gösteren müziğin ve
yaşam tarzlarının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Disco kültürü yetmişler söz konusu olduğunda sayılması gereken önemli
ayrıntılar arasındadır.. New York'taki Studio 54 disco kültürünü
fişekleyen önemli bir lokaldir.Üstelik efsanevi Pop Art sanatçısı Andy
Warhol'un adıyla bütünleşen bu yer,çılgın gece yaşamlarının atası
sayılabilir. Tabiki bu durum modayı ve giysileri oldukça
etkilemiştir.
Şaşırtıcı derecede abartılı ve uçlarda gezen kostümler o dönemlerde
podyumlardan çok bu tarz mekanlarda boy göstermiştir. Fakat bu sadece o
mekanlara girebilen çok küçük bir kesim için geçerlidir. Ancak o çılgın
eğlencelere katılamayan büyük bir çoğunlukta bu parıltıyı yaşamaktan
geri kalmamıştır. Dönemin en önemli detayları göğüs dekolteli,altın
rengi polyester bluzlar ve bol paçalardır.
Yurtdışında yaşanan bu akım annelerimizin gençlik dönemlerinde
ülkemizede de popüler olmuştur. Diskotekler,platform topuklar, ispanyol
paçalar burada da kendine oldukça geniş bir yer edinmiştir. Seksenlere
gelindiğinde popülaritesini bir parça yitiren bu akım yine de
doksanlara kadar gelişerek devam etmiştir. Ancak durum Türkiye için
daha farklıdır.
Hala diskotekler vardır ama yıllar önceki ihtişamını kaybetmiştir.
Diskotek kelimesi doksanların ortalarına doğru ismini club olarak terk
etmeye başlamıştır bile. Ama bu kelime Türkiye'de bir yada iki mekan ve
o mekanlara giden oldukça küçük bir topluluk için bir anlam
kazanmıştır. Azda olsa discolar club'lara dönüşerek evrimini
tamamlamıştır.
Doksanların sonuna doğru gelindiğinde bu tarz yeniden gündeme gelmeye
başlamıştır.Ve ikibinli yılların başlarını yaşadığımız bu dönemde artık
oldukça popülerdir.
İstanbul başta olmak üzere, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde ardı
ardına club'lar açılmaya başlamıştır. Binlerce kişinin katıltığı açık
hava partileri,iki üç gün süren festivaller ve dünyaca ünlü dj'lerin
performansları birden bire bu büyük şehirleri egemenliği altına
almıştır.
Bütün bu organizasyonları gerçekleştiren prodüksyon şirketleri,radyo istasyonları ve dergiler çoğalmaya başlamıştır.
Clubbin' hızla yayılırken giysilerde haliyle bundan etkilenmiştir.
Dünyada uzun zamandan bu yana var olan street&club modası
gündemdedir artık.
Aslına bakılırsa gündemde olan bu giyim tarzı yetmişlerdekinden pek de
farklı değildir. Pırıltılı t-shirtler,metal aksesuarlar ve bol paçalar
biraz daha gelişerek daha spor bir hal almıştır. Mesela platform
topukların yerini spor ayakkabılar almış ve yeni teknoloji ürünü
dijital aksesuarlar çoğalmıştır.
Kimileri bu gelişmeleri yetersiz ve sıradan bulurken bazılarıda her
geçen gün gelişerek devam ettiği görüşündedir. Ama her iki tarafta tüm
bunları takip etmekten geri kalmaz.
Umarım clubbin' Türkiye'de birden patlayan ve anında sönen diğer şeylere benzemez.
Nedenmi? Çünkü gerçekten çok eğlenceli.
P.S.: Bu tarzı seviyorsanız,Taksim;Atlas Pasajı,Aznavur Pasajı ve Dulcinea'nın sokağına bir göz atın.
---------------------
uplifting trance
uplifting populer ama maalesef ülkemizde deil.bu müzikte insalar
melodiye kendilerini kaptırıp kaybediolar.derin melodiler derin sert
basslar.hızlanan rititm..
-----------------------------
techno
90’ların sonlarına doğru acid house’un büyük britanya’yı kasıp
kavurmasının ardından, geniş dinleyici kitlesi daha sert ve kural
tanımaz temalar istemiştir. bu ortam zaten patlamak için fırsat
kollayan techno için bulunmaz bir fırsat olmuştur. acid house’a göre
daha hızlı bpm’lere (beats per minute à dakikadaki vuruş sayısı) ve
daha agresif bir yapıya sahip olan techno, arayışta olan kitleye
gereğinden çok daha güzel (doyurucu) bir şekilde cevap vermiştir.
günümüzde trendi yakalamış olan techno, en hızlı gelişen modern müzik
türlerinin başında yerini almıştır. eat static, derrick may, juan
atkins, kenny larkin ve daha sayılmayan bir çok isim, bu tarzı
günümüzde başarı ile temsil etmektedir.
-----------------
trance
techno’yla benzerlikler gösteren trance farklı oluğunu bpm’leri, kulağa
hoş gelen melodileri ve 4/4lük vuruş stiliyle (farkı) belli eder.
techno’yla birlikte anılmasına (techno&trance şeklinde) rağmen
tizzlere verdiği önem ve yoğunluk, o*nun agresiflikten öte üretken bir
şekil almasını sağlar. tüm dünyada ilgi ile dinlenen trance’in akla ilk
gelen isimlerinden bazıları: astral projection, rabbit in the moon,
electric skychurch...
------------
progressive trance
kulağa çok hoş gelen melodilerle üretken bir yapı sergileyen
progressive trance, ambient’ın ortaya koyduğu kalitede seçici yapıya
sahiptir. jam&spoon.
---------------------------
minimal
tempo ve süreklilik yönünden daha seyrek fakat kendi kurallarını kendi yaratan bir tarzdır. plastikman.
-----------------------
melodic trance
klasik temalarla ve hoş melodilerle diğer kollardan sıyrılır. büyülü
motifler içerir. doran, joshua ryan, christopher laurence...